Hayatım... Otobiyografi - Agatha Christie

Kitabın Künyesi

Yazarı: Agatha Christie
Orijinal Adı: An Autobiography
Çeviren: Azize Bergin
Sayfa Sayısı: 608
Tür: Anı & Biyografi

Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi
ISBN: 978-975-21-1062-5
Baskı Tarihi:
Nisan 2009
Özgün Dili: İngilizce
Fikrim: Macera dolu öykülerin sahibinin de maceralı bir hayat öyküsü olsa gerek ve gerçekten de öyle. Bence muhteşem bir kitap. Kesinlikle okumalısınız.


Arka Kapak - Tanıtım Yazısı

Agatha Christie (1890-1976), tüm dünyada Polisiye Romanlar Kraliçesi olarak anılır. Kısa hikâyeleri ve sahne oyunlarının yanında yüzden fazla roman yazmıştır. Eserleri İngiltere'de bir milyar kopyanın üstünde satmıştır. Ayrıca, yüz farklı dile çevrilen eserleri, tüm dünyada yüz milyonlarca kopya satmıştır. Bu nedenle Christie, edebiyat tarihinde en çok satan romancı sıfatını almıştır.

Otobiyografi, yazarın ölümünden bir yıl sonra yayınlanmış bir çalışmadır. Eserde, yazarın sıradışı yaşam öyküsü ilk ağızdan gözler önüne serilmektedir.

Agatha'nın çocukluk yılları, yaptığı evlilikler, II. Dünya Savaşı'nda tanık olduğu olaylar, ikinci kocası Max Mallowan ile çıktığı arkeolojik kazı serüvenleri ve bir yazar olarak yaşadığı hayat deneyimleri bu kitapta oldukça özgün bir dil ve yaklaşımla anlatılmaktadır.

Onun efsanevi başarı öyküsü, yazdığı polisiye romanlar kadar ilginç ve sürükleyicidir.

Eleştiri Yazısı

Öncelikle şunu söylemeliyim ki: Eğer Agatha Christie hayranıysanız bence daha fazla zaman kaybetmeden kitabı almalısınız.

A. Ömer Türkeş'in, Radikal Gazetesinde yazdığı 'Ölüm Düşesi Kendini Anlatıyor' başlıklı yazısında da "Bir yazarın otobiyografisini okurken hayatıyla yazdıkları arasında bağlar kurmak, karakterlerinin hayatındaki karşılığını aramak kaçınılmazdır. Agatha Christie'nin otobiyografisi bu konuda büyük bir hazine sunuyor meraklısına. Christie, pek çok yazarlık sırrını da ifşa ediyor." dediği gibi eser, yazarın hayatındaki birçok kesiti öykülerinde nasıl ve nerede kullandığını anlatan çok değerli bir kaynak niteliğinde.

Türkeş'in yazısından bir pasaj daha okuyalım: "Tam on beş yıl süren ve yazarın hayattayken yayımlamadığı otobiyografik notları yayıncısı tarafından aradaki kopukluklar biraz olsun giderilmiş olarak derlenip yayına hazırlanmış. Okuyucular aradaki kopukluklardan ve yazarın hayatının kalan on bir yılının eksikliğinden dolayı huzursuzluk hissedebilirler. Bu huzursuzluğu sonsöz bölümünde şu sözlerle gideriyor Christie: 'O zamanlar neler yazdığıma baktım ve tatmin oldum. Yapmak istediğimi, yaptım. Uzun bir yolculuktaydım. Bu pek de geçmişe yapılmış bir yolculuk değil, daha çok ileriye yolculuk sayılmalı. Zaman ve yer kavramlarıyla kısıtlı kalmadım. Dilediğim yerlerde oyalandım, hatırlamak istediklerimi hatırladım, özellikle de nedense anlam taşıyan saçmalıklarımı sıraladım. Biz insanlar, böyle yaratılmışız. Ve şimdi yetmiş beş yaşıma geldiğime göre, durmanın tam zamanı diyorum. Çünkü hayat söz konusu olduğunda, söyleneceklerin hepsi bu kadar. Şimdi ödünç zamanla yaşıyorum, bekleme odasında, eninde sonunda gelecek çağrıyı bekliyorum. Sonra, bundan sonrakine geçeceğim, tabii o da her ne ise."

Agatha Christie'nin yaşam öyküsünün anlatıldığı bu romanın sonunda da resimlerle desteklenmesi çok güzel olmuş. Kitabın son söz bölümünü okurken ve resimleri incelerken duygulanıp gözlerinizden damla damla yaşların akacağını, içinize bir şeyin saplanacağını ve sizi etkisi altına alacağını göreceksiniz.

Yazar, eserine Irak'ta Asurluların başkenti Calah'ın bugünkü adı olan Nimrud şehrindeki tek göz odalı, kapısındaki tabelada Beit Agatha (Agatha'nın Evi) yazan kulübede başlıyor. Başlama nedenini ise "Avucunu derinlere daldırıp bir avuç anıyı gün yüzüne çıkarmak olduğunu' söylüyor ve giriş bölümünde diyor ki " Bir detektif hikâyesi yazmam gerekiyor, ama yazarlar doğal olarak kendilerinden beklenenin yerine, başka ne olursa yazmayı yeğlerler. Ben de birdenbire kendi yaşam öykümü yazmaya heveslendim; bana dediklerine göre de eninde sonunda herkes bu tutkuya kapılırmış. Bu tutku benim de birdenbire benliğimi sardı." İyi ki de sarmış benliğini ve böylece on beş yıllık bir serüvenden sonra bu muazzam eser ortaya çıkmış.

Toplumda daha doğrusu eleştirmenler arasında 'Agatha Christie sanat eseri yazamaz.' diye yaygın bir kanı var. Ancak bu eserde sanat eseri olmanın tüm kriterleri var ve eser her açıdan sanat eseridir. Bu nedenle eser böyle diyenlere çok ağır bir yanıt niteliğinde. Yazar, kendini kronoloji kıskacına kaptırmadan yalın ve rahat bir dille yazmıştır.

Eseri Azize Bergin'in yaptığı çeviri yönüyle incelersek eserde dil, çok sade ve anlaşılır. Bazı teknik terimler, Fransızca bölümler ve çok bilinmeyen kelimeler alt kısımda dipnot olarak verilmiştir.

Son olarak; tam on beş yıl boyunca yazım aşaması süren ve en sonunda da yazar tarafından "Yetmiş beş yaşımda artık durmanın tam zamanı" denilerek bırakılan eseri mutlaka okumanızı öneririm. Ancak çok kişinin okumayacağını da bilirim. Çünkü çoğu kimse bir yazarın kitaplarını yazarkenki hisleriyle ilgilenmez. Yazılan kitabın güzelliği yeter onlara. Derinlemesine düşünmez çoğu kişi. Ancak, bir yazardan hem de edebiyat tarihinde en çok satmış yazar olarak tarihe geçen bir yazardan yine onun diliyle yazarlık tecrübelerini dinlemek, eserlerini hangi düşüncelerle ve nasıl yazdığını, karakterlerini oluştururken kimlerden esinlendiğini, yayınevlerinin tarihe geçmiş bu yazarın ilk kitabını nasıl geri çevirdiklerini, yayınlamayı kabul edenlerin ise ona hiç denebilecek bir miktarda telif ödemelerini ve yaşadığı acı tatlı olayları dinlemek... Bunlar muhteşem hislerdir. Yine A. Ömer Türkeş'in yazısından bir bölüme daha bakalım. "...Mekânlar; Ashville’deki ev, İngiliz kırsalının sakin atmosferi, sonra uzak diyarlar Avustralya, Şark Ekspresi’nin geçtiği topraklar, Irak, Mısır izlenimleri okuyucuları için çok tanıdık gelecek. Özellikle hayatının her anında dilinden düşmeyen Ashville’deki ev. Christie polisiyelerinin büyük çoğunluğunun İngiliz kırsalında geçmesinin nedensiz olmadığını hatırlatıyor. Soylu, ya da zengin sınıfa mensup insanların evleridir anlattığı. Bu evleri, bu insanları içeriden yazdığı hemen anlaşılıyor." Buradan da anladığımız gibi Agatha Christie eserlerinde hayatından kesitleri de bolca kullanmıştır. Seslenişleriyle, fikirlerinin ve tecrübelerinin anlatıldığı bu roman yazarın cinayet konulu polisiye eserlerinden o kadar farklı ki... Ayrıca yazar romanı istediği yerden kesmiş, o bölüme kendi fikirlerini ve aklına gelen misalleri yazmış. Yine belirtiyorum ki romanın kronoloji mengenesine girip sıkıcılaşmasına asla izin vermemiş. Yazar romanında; "Poirot’un neden Belçikalı olduğundan tutun da Hercule ismine layık görülmesine, Miss Marple’ın yaratılış nedenine, roman kişilerinin fiziksel görünüşleriyle isimleri arasındaki uyuma, romanlarındaki İngiliz sömürgelerinden dönen ordu mensubu ve muflis aristokratların kimlerden esinlenerek yaratıldığına, polisiye roman için uygun bulduğu karakter sayısına kadar pek çok yazarlık sırrını ifşa eden Christie, suç ve ceza, katil ve kurban hakkındaki düşüncelerini de belirtmiş." diyor Türkeş.

Ve yazısını şöyle bitiriyor: "20. yüzyılda yaşamasına rağmen doğduğu 19. yüzyılın İngiliz hanımefendisi karakteristiğini yansıtan Agatha Christie’nin anılarını okuduktan sonra kanlı ve kaba öldürme sahnelerine neden hiç rağbet etmediği sorusu da siliniyor aklımızdan. Yazmaktan çok yaşamayı seven bir kadın için ‘Ölüm Düşesi’ lakabı şimdi hiç sevimli gelmiyor..."

3 Response to "Hayatım... Otobiyografi - Agatha Christie"

  1. Unknown says:
    21 Ağustos 2019 14:52

    Kitapta spoiler var mı acaba

  2. Adsız Says:
    21 Ağustos 2019 14:55

    Kitapta spoiler var mı acaba??? Ben Agatha Christie'nin henüz 5 6 kitabını okudum ama çok büyük hayranı oldum hemen. Okuyabilir miyim. Agatha Christie'nin gizli defteri diye bir kitap vardı. Orada her yazıdan önce hangi kitaplardan bahsettiği yazıyordu. Onun gibi mi yoksa ??

  3. Alican Sadıç says:
    21 Ağustos 2019 15:37

    Hayır, bu kitap Agatha Christie'nin kendi yazdığı hayat hikayesi. "Agatha Cristie'nin Gizli Defterleri" ise John Curran'ın yazdığı bir araştırma-inceleme kitabı. Dolayısıyla Agatha Christie'nin yalnızca kitaplarına odaklanan ve kitapların farklı farklı senaryolardan son şekline nasıl geldiğini inceleyen o kitapta spoiler olması çok doğal. Ancak "Hayatım... Otobiyografi" kitabında yazar ailesini, hayatını, yazarlığa nasıl başladığını, evliliklerini, seyahatlerini anlatıyor. Elbette yaşamında büyük yer kaplayan kitaplarından ve yazarlığından da bahsediyor. Ancak bunlar spoiler denebilecek seviyede şeyler değil, daha çok genel bilgiler! Bence bu kitabı hayat hikayesi veya anı türünde kitaplar seviyorsanız mutlaka okumalısınız. Okuyunca sevdiğiniz bir yazarın yazarlığa nasıl adım attığını, Hercule Poirot ve diğer karakterleri nasıl oluşturduğunu, yayıncılarla neler yaşadığını öğrenmiş olacaksınız. Bu yüzden bu kitap benim için çok heyecan verici bir deneyim olmuştu.