Hayvan Çiftliği - George Orwell

Kitabın Künyesi

Yazarı: George Orwell
Orijinal Adı: Animal Farm
Çeviren: Celâl Üster
Sayfa Sayısı: 158
Tür: Dünya Edebiyatı
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 978
-975-07-0011-8
Baskı Tarihi
: Haziran 2009
Özgün Dili: İngilizce
Fikrim: Kesinlikle okunması gereken eserlerden biri. Orwell'in ince mizahi zekâsına hayran kalmamak elde değil.

Arka Kapak - Tanıtım Yazısı

İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki 'reel sosyalizm'in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında 'yergi' türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliği'nin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olanlar domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalı'dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.

Eleştiri Yazısı

"Bütün hayvanlar eşittir. Ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir."

Can Yayınlarından çıkan kitabın 147. sayfasında yer alan bu söz, "Her hayvan eşittir." sloganı ile yola çıkan hayvanların sonradan geldiği son noktayı gösteriyor.

En mükemmel sistemin bile kötü niyetli kişilerin elinde nasıl baskı aracına dönüştüğünün bir öyküsü bu kitap. George Orwell'in mecazi bir dille yazılmış fabl tarzında siyasi hiciv romanı. Alegorik bir roman. Bir distopya. Yani felsefede korku ütopyası diye geçen kötü ütopyalardan biri. Kitap, bir ütopya gibi başlasa da karşı-ütopya olarak son buluyor. George Orwell, diğer romanı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört gibi bunda da bir korku ütopyasından bahsediyor. Çünkü romanda yeryüzü cennetini kurmak isteyenler tastamam bir cehennem yaratmışlardır.

Wikipedia'da George Orwell sayfasında Hayvan Çiftliği için şöyle söyleniyor: "Hayvanlar Çiftliği bir devrimin trajedisidir. Bu modern fabl, kesilmekten, kırkılmaktan, sağılmaktan, dövülmekten gına getirerek zalim sahiplerine karşı ayaklanan Manor Çiftliği hayvanlarının hikâyesidir. Karakterler son derece sade ve güçlüdür: Kinik eşek Benjamin, fedakar at Boxer, akılsız kısrak Mollie, hatta serçeleri 'tüm hayvanların kardeş olduğunu' söyleyerek pençeleri arasına çekmeyi deneyen kedi bile akıllarda kolayca yer edinen, çok canlı kişiliklerdir."

Yazarın insanların ortaklaşa eylemi konusunda umutsuzluk aşılama işlevini yerine getirmek amacıyla yarattığı bir başka karakter, Benjamin adlı eşektir. Benjamin, inançsızlığın simgesidir, toplumda hiçbir şeyin değişmeyeceğinden, gelenin gideni aratacağından emindir ve öykünün sonunda, inançlı, çalışkan ve özverili kahraman arkadaşı Boxer adlı at değil, kendisi haklı çıkar. Hatta Boxer, o kadar çalışkan olmasına rağmen biraz hastalanınca at kasabını boylar.

Roman, Sovyetler Birliği'ndeki Stalinizm rejiminin acı bir eleştirisidir. Fakat sıradan bir Rus Devrimi hicvi değildir. Orwell'in mesajı çok daha derindir. Josef Stalin'in Sosyalizm adına milyonlarca insanı katletmesi, oligarşik-totaliter bir yönetim oluşturmasını eleştirmiş. Ancak Orwell, eserinde tarafsız bir bakış açısı takınmış. Yani Kapitalizm doktrinini sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermemiş. Kapitalist dış dünyayı temsil eden diğer çiftliklerin sahibi insanlar da epeyce yerilmiş bu kitapta. Kitabın en son paragrafında özelikle de son cümlesinde bu çok güzel vurgulanmış. "Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir de insanların yüzlerine bakıyor, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı." İnsanlar domuzlara, domuzlar da insanlara dönüşmüşlerdi. Yazar, adı her ne olursa olsun; içinde hiyerarşinin ve oligarşinin yok edilemediği her ideololojinin insanlığa mutluluk getiremeyeceği tezini hayvanlar üzerinden mükemmel bir şekilde işlemiş.

Kitabın çok da güzel bir sunuş yazısı var. O yazıda şöyle bir ifade geçiyor: "Kitabın sonunda sunulan, insanlar ile domuzların aynı masanın çevresinde zaferlerini kutladıkları sahne, dünya yazınının en çarpıcı sahnelerinden biridir." Romanı Maarif Vekâleti'nin isteğiyle dilimize ilk çeviren Halide Edip Adıvar'ın da yazarın yansızlığını vurgulamak için yazdığı yazıdan da bir kesit var bu sunuş yazısında. Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.

Ayrıca çeviri de çok güzel ve eğlenceli. Çevirmen Celâl Üster, ciddi, ağırbaşlı bir çeviri yerine daha halkın konuştuğu dili kullanarak bir çeviri yapmış.

Kitabın alt başlığı ise 'Bir Peri Masalı'. Sunuş yazısında deniyor ki "Evet, Hayvan Çiftliği, korkunç sonla biten bir 'peri masalı'dır." Romanın içinde de bu peri masalına yakışan karakalem çizimler var. Çok da güzel. Ama resimlerin yerleştirilmesine pek de iyi diyemeyeceğim. Bir olay, yazı olarak anlatılıyor ancak resmi ise beş sayfa sonra karşınıza çıkıyor. Buna biraz dikkat edilseydi, anlatım ve resimler eş zamanlı gitseydi okur açısından çok daha iyi olurdu.

Romandaki her hayvanın eşitliğine dayanan Animalizm ideolojisi; gerçekteki her insanın eşitliğine dayanan Sosyalizm ideolojisini simgeliyor. Orwell, ideolojinin bu safhasını asla yermiyor. Hatta övüyor. Orwell'in eleştirdiği şey oradaki totaliter rejim. Romandaki tüm karakterler de gerçek bir karakteri simgelemekte. Yani roman tamamen alegorik bir roman. Mesela;
• Koca Reis adlı domuz, Karl Marks veya Vladimir Lenin'i
• Snowball adlı domuz, Lev Troçki'yi
• Napoléon adlı domuz, Josef Stalin'i
• Çiftliğin ilk sahibi Bay Jones, son Rus Çarı II. Nikolay'ı
• Düzenli bakılan komşu çiftliğin sahibi Bay Frederik, Adolf Hitler'i
• Diğer komşu çiftliğin sahibi Bay Pilkington, Winston Churchill veya Theodore Roosevelt'i
• Napoléon'un doğardoğmaz alıp yetiştirdiği ürkütücü köpekler, bir baskı unsuru olan polis gücünü
• Boxer adlı koşum atı, kendi gücünün farkında olmayan işçi sınıfını temsil ediyor.

Hayvanlar, çiftliği geri almayı deneyen insanlara karşı yiğitçe çarpışır, gövdelerini mermilere siper eder; el sahibi olmadıkları halde çiftliğin zor işlerinin üstesinden gelmeyi, hatta bir yel değirmeni inşa etmeyi bile başarırlar. Ancak her gün biraz daha değiştirilir kurallar hissettirilmeden. Domuzlar da elit kesim olmuştur. Sözümona domuzlar daha zekiydiler ve yöneticiliğe layıktılar. Diğer hayvanlarsa çalışmalıydı. Gerekirse aç acına çalışmalıydılar ve "Napoléon yoldaş her zaman haklıdır." sözünü aklına kazımalıydılar. Ne yazık ki zaferleri ve çalışmaları, yöneticiliğe soyunup gitgide 'insanlaşan' domuzların hırsları ve entrikaları tarafından gölgelenmeye mahkumdu.

Romana farklı bakış açıları da var. Mesela buradan okuduğum yazıda Orwell'in aslında karamsar bir bakış getirdiği ve emperyalizmin savunuculuğunu yaptığı söyleniyor. Yazının son paragrafından bir alıntı yaparsak bu daha net bir biçimde anlaşılır. "Hayvan Çiftliği’ne damgasını vuran söylem, bir özgürlük söylemi değil, özgürlük ve eşitlik savaşımının anlamsız olduğu söylemidir. George Orwell, kitabında, eşitlik, özgürlük, dayanışma değerlerini, insanların ortak eylemleriyle kendi geleceklerini belirleyebilecekleri inancına dayalı özgüven duygusunu yok eden, insanlara umut değil karamsarlık veren bir söylem geliştirmiştir. Sömürgeciliğe karşı ayaklanmanın anlamsız olduğunu, bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik için savaşımın sömürge yönetiminden bile daha kötü sonuçlar doğuracağı iletisini ortaya koymuştur. Edebiyat ve toplum ilişkisi, sanat ve siyaset ilişkisi açısından bakıldığında, Hayvan Çiftliği’nden yükselen ses, sömürge imparatorluklarını korumaya çalışan emperyalistlerin sesidir." Yazı böyle noktalanıyor. Bu da bir bakış tabi. Sonuçta roman yazılırken yazarla birlikte değildik ve ne düşünerek yazdığını da asla bilemeyiz. Bu sebeple her iki görüşü de olabilir kabul etmeliyiz. En iyisi kendiniz okuyarak kendiniz karar verin.