Yazarlar

Agatha Christie


Agatha Christie, dünyanın en tanınmış polisiye roman yazarıdır. Eserleri 45 dile çevrilmiş olan yazarın kitap satışları milyarları bulmuştur. Kutsal kitaplar (Kur'an ve İncil) ile Shakespeare’dan sonra en çok satan yazardır. Popüler edebiyatın en önemli isimlerinden biri olan ve İngilizlerin Queen of Crime (Suçun Kraliçesi), Türklerin ise Polisiye Romanlar Kraliçesi olarak tanıdıkları yazarın biyografisine bir bakalım:

Agatha Miller, İngiltere’nin Torquay şehrinde 15 Eylül 1890’da doğdu. 1914 yılında Kraliyet Hava Kuvvetleri’nden Archibald Christie ile evlendi. 1928 yılında boşanan çiftin Rosalind adında bir kızları var. Christie, yarım yüzyıla aşkın süren yazarlık hayatında, 79 roman ve kısa hikâyelerden oluşan kitap yazdı. Ayrıca 25 Kasım 1952’de Londra’da perdelerini açan ve bugüne kadarki en uzun süreyle oynanan tiyatro eseri olan Fare Kapanı’nın da yer aldığı bir düzineden fazla oyuna imza attı. Christie’nin 1920’de yayınlanan ilk kitabı "The Mysterious Affair At Styles" (Ölüm Sessiz Geldi), aynı zamanda meşhur kahramanı Belçikalı Dedektif Hercule Poirot’nun da yer aldığı ilk eseridir. Yazın dünyasının bilinen en ünlü karakterlerinden biri olan Hercule Poirot’yu yaratan Christie, bu kahramanını 33 romanı ve birçok kısa hikâyesinde kullandı. Bir diğer kahramanı ise kadın karakter Miss Jane Marple’dır. Miss Marple’ı 1930 yılında yazdığı "The Murder at the Vicarage" (Ölüm Çığlığı) adlı romanıyla okurlarına tanıttı. Her iki kahramanın da serüvenleri televizyon dizisi ve film oldu. 1974’de "Doğu Ekspresinde Cinayet", 1957’de "Witness for the Prosecution" (Beklenmeyen Şahit), 1978’de "Nil’de Ölüm" en başarılı olan filmlerindendir. Agatha Christie ayrıca Mary Westmacott takma adıyla altı adet duygusal roman da yazdı. Aynı zamanda ikinci eşi Sir Max Mallowan ile katıldığı arkeolojik kazılarla ilgili kitapları da vardır. 1971 yılında İngiltere’nin en yüksek onur unvanı olan “Dame” yani "Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı" nişanını aldı. Agatha Christie 12 Ocak 1976’da hayata gözlerini kapadı.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.agathachristie.com/


Ahmet Kayasandık

Dr. Ahmet Kayasandık, 18.01.1964 tarihinde Bünyan (Kayseri)'da doğdu. Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünü bitirdikten sonra çeşitli ortaöğretim kurumlarında edebiyat öğretmenliği yaptı. 1993-1996 yılları arasında Aşgabat Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezinde kurucu müdürlük ve öğretmenlik görevinde bulundu. Yüksek lisansını Türkmen Türkçesinde Cümle Yapısı adlı teziyle Erciyes Üniversitesinde tamamladı. Doktorasını 2009 yılında Selçuk Üniversitesinde bitirdi. Türk Dili okutmanlığına 1998 yılında Selçuk Üniversitesinde başlayan yazar, bu görevine 12 Şubat 2014 tarihinden itibaren Abdullah Gül Üniversitesinde devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Yazarın kendi çalışmalarını içeren Âdâb-ı Makâl (Metin-Dil Özellikleri-Dizin), Konuşma Adabı, Efkâr Meclisi (Seçki) isimli kitapları vardır. Bunların haricinde, Üniversiteler için Uygulamalı Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Türk Dili-Dil ve Anlatım isimleriyle başka yazarlarla ortak yayınları da vardır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://turkdili.gen.tr
                                         http://kayasandik.wix.com/kayasandik

Ahmet Ümit

Ahmet Ümit, daha çok polisiye roman türünde eser veren bir yazardır.
Gaziantep'te 1960 yılında yedi çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası; kilim tüccarı, annesi terzi idi. İlk öğreniminin ardından Gaziantep Atatürk Lisesi’ne devam etti. 14 yaşından itibaren sol görüşlü bir aktivist oldu. Ülkücülerle aralarında çıkan bir kavgadan dolayı 24 arkadaşıyla birlikte Gaziantep dışına sürgün edildiği için liseyi Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde tamamladı.

1979’da Marmara Üniversitesi’nin Kamu Yönetimi bölümünde yükseköğrenimine başladı. 1980 darbesinin ardından “profesyonel devrimci” olarak çalıştı. Öğrencilik yıllarında tanışıp evlendiği Vildan Hanım ile evliliğinden 1881'de Gül adında bir kızı doğdu. 1982’de düzenlenen “Anayasaya Hayır” kampanyasına katıldı. Duvarlara afiş yapıştırırken yakalanan arkadaşları için öykü şeklinde yazdığı rapor, takma adı olan "K. Yalçın" imzası ile önce Atılım Dergisi’nde sonra Prag’da 40 dilde yayın yapan Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisi’nde yer aldı. Yazarlığa adımnı bu rapor/öykü ile attı. 1983 yılında üniversite öğrenimini tamamladı.

Üyesi olduğu Türkiye Komünist Partisi (TKP) tarafından 1985’te Moskova’ya gönderildi. 1985-1986 yılları arasında Moskova Sosyal Bilimler Akademisi'nde eğitim gördü. TKP tarafından komünistlik eğitimi almak için Rusya’ya gönderilen altı gencin başından geçenleri anlattığı 1989'da çıkan "Kar Kokusu" adlı romanı, bu dönemde yaşandıklarından izler taşır. Moskova’da iken şiir yazmaya başladı. 1989’da aktif politikadan ayrıldı ve Sokağın Zulası adlı şiir kitabını yayımladı. Arkadaşı Ali Taygun ile bir reklam ajansı çalıştırmaya başladı.

1990 yılında bir grup edebiyat tutkunuyla birlikte 'Yine Hişt' adlı kültür-sanat dergisini çıkardı. Şiir, öykü ve yazılarını Adam Sanat, Yine Hişt, Öküz ve Cumhuriyet Kitap dergileri ile Yeni Yüzyıl gazetesinde yayımladı. 1992 yılında yayınlanan ilk öykü kitabı Çıplak Ayaklıydı Gece, aynı yıl Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat Ödülü'nü aldı. Bu kitap Ahmet Ümit'i yazın dünyamıza tanıtan ilk kitap olma özelliğini de taşır.

Arkadaşı tiyatro yönetmeni Ali Taygun’un teşvikiyle polisiye yazmaya ağırlık veren Ahmet Ümit, 1994 yılında ATV için çekilen "Çakalların İzinde" adlı polisiye dizinin öykülerinin ve senaryosunun yazılmasına katkıda bulundu. Ardından da 1995'te Ahmet Ümit, çeşitli gazete ve dergilerde Franz Kafka, Dostoyevski, Patricia Highsmith, Edgar Allan Poe ve polisiye roman yazarları üzerine inceleme ve tanıtım yazıları kaleme aldı.

1994'teki "Bir Ses Böler Geceyi" adlı uzun hikâyesinin ardından 1995'te "Masal Masal İçinde" yayımlandı. Annesinden dinlediği masalları düzenleyip yazdığı bu kitap çeşitli özel ilköğretim okulunda ve özel kolejlerde ders kitabı olarak okutuldu, Korece’ye çevrildi. Kitaplarının tümünde var olan gerilim duygusu 1996'da çıkan "Sis ve Gece" adlı polisiye romanında kendisini tümüyle dışa vurdu. "Sis ve Gece" Türkiye'de yankı uyandırdı, tartışmalara yol açtı. Yunanistan'da yayımlanarak yabancı dile çevrilen ilk Türk polisiye yapıtı unvanını kazandı.

"Sis ve Gece"'yi 1998'de çıkan "Kar Kokusu" adlı romanı, 1999'da "Agatha’nın Anahtarı" adlı polisiye öykü kitabı takip etti. 2000'den itibaren "Patasana", 2002'de "Kukla" ve "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir", 2003'te "Beyoğlu Rapsodisi", 2004'te "Aşk Köpekliktir", 2006'da "Ninatta’nın Bileziği" ve "Kavim" adlı kitaplarını ardı ardına yayımladı. 2007’de "İnsan Ruhunun Haritası" adlı denemesi yayımlandı. 2008'da yayınlanan "Bab-ı Esrar"da Şems-i Tebrizi cinayetini konu edindi. İstanbul hakkında çok detaylı bilgiler de içeren "İstanbul Hatırası" adlı polisiye romanı Haziran 2010'da okuyucularla buluştu. Yazarın 2005'te yayımlanan "Başkomiser Nevzat, Çiçekçinin Ölümü" adlı bir de çizgi romanı vardır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.ahmetumit.com/


Enver Aysever

Enver Aysever, 1971’de İstanbul’da doğdu. Çocukluğu İstanbul’da, Göztepe ve Erenköy semtlerinde geçti. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu olan yazar; Doğuş, Yeditepe ve Arel üniversitelerinde dersler verdi. Gelen davet üzerine aktif siyasete giren Aysever, bir yıl Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliği de yaptı.

Daha lise öğrenimini sürdürürken tiyatroya yönelen yazar, 1992 yılında henüz 21 yaşındayken Tiyatro Çisenti’yi kurdu. Burada oyun yazarlığı ve uzun yıllar genel sanat yönetmenliği yaptı. “Durdurulmuş Zamanın Fotoğrafı”, “Renkler ve Günce”, “Yağmurla Gelen Yüzler”, “Açık Evlilik”, “Yabancı’da Camus”, “Dilekçe”, “Bir İstanbul Masalı”, “Frankie ve Johnny”, “Şimdi Yaşa Sonra Öde!”, “Ne Kadınlar Sevdim” adlı oyunları sahneledi. Bu oyunların bazılarında yazar olarak da görev yaptı. Aynı dönemde “Bebişler Karnavalı”, “Renkler Cumhuriyeti”, “Güneşi Güldüren Soytarı”, “Beyaz Dişler Ülkesi”, “Yaşamak Güzel Arkadaşım”, “Kakolu Olsun” adlı çocuk oyunlarını da yazdı, yönetti. Bu oyunları Çocuk Oyunları 1/Renkler Cumhuriyeti adı altında kitaplaştırdı.

Yazın yaşamına Geç Kalmış Romantik (2003) adlı öykü kitabıyla adım attı. Ardından Bir An Bin Parça (Roman,2007), Yaralısın Türkiye(Deneme,2008), Ayrıntıdaki Şeytan (Deneme,2009), Ataköy/Bir Semti Kendince Yazmak (2009), Orhan Gökdemir’le birlikte yazdığı Cumhuriyet’in İlk Son Yüz Yılı (2011) , Yazgıcılar (Roman,2012), Nisan'a Mektuplar (Deneme, 2012) ve en son olarak Nasıl Yazar Olunur/Yazarların Gizli Sokaklarına Yolculuk, Edebiyat Ölmelidir (Deneme, 2013) adlı kitapları basıldı. İlk romanı Bir An Bin Parça ile 2007 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. 

Yazgıcılar, Varlık, Gösteri gibi edebiyat dergilerinde yazıları yayınlandı. Finansal Forum Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı. Ardından Cumhuriyet Gazetesi Pazar Ekinde köşe yazıları yazdı. Sonra da Akşam Gazetesi için Pazar söyleşileri yapmaya başladı. BirGün Gazetesi'nde köşe yazarlığı yaptı. Bu süreçte 2006 yılından bu yana Remzi Kitap Gazetesi yayın yönetmenliğini sürdürmektedir. 

TV8'de yayınlanan "Lacivert" ve NTV Radyo'da yayınlanan "Kurşun Kalem" adlı programları hazırlayıp sundu. 2007 yılında Skytürk ekranlarında yayınlanan "Aykırı Sorular"ı sunmaya başladı. Aynı kanalda "Ayrıntılar", "Siyasal Analiz", "Sokağın Sesi", "Zamana Karşı" ve "Üç Soru İki Yorum" programlarını hazırlayıp sundu. Daha sonra Kanaltürk'te "Gündem Demokrasi", "Pazar Politika" ve "Ters Cephe" programlarında yorumculuk yaptı. CNN Türk televizyonunda "Aykırı Sorular" adlı programı hazırlayıp sunmakta iken 23 Eylül 2014 tarihinde program yayından kaldırıldı. Aysever'in yazıp yönettiği "Aykırı Kumpanya" adlı gösteri ise halen devam etmektedir.

Evli ve bir çocuk babası olan yazar, Nisan'ın babası olarak anılmaktan mutluluk duymaktadır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.aykiriakademi.com/

Gabriel García Márquez

Tam adı Gabriel José de la Conciliación García Márquez olan yazar, tüm Latin Amerika'da Gabo mahlasıyla bilinmektedir.

Yazar, 6 Mart 1927'de Kolombiya'nın Aracataca kentinde 16 çocuklu bir ailenin en büyük oğlu olarak doğmuş; büyükannesiyle büyükbabasının evinde, teyzelerinin yanında büyümüştür. Batıl inançlara bağlı, olağanüstü olayları doğallıkla anlatan, her söylenene inanan bu kadınların anlattıkları yazarın üslubunun biçimlenmesine büyük etki yaptı. Başkent Bogota yakınlarındaki Zipaquirâ şehrinde Hıristiyanlık ağırlıklı Companîa de Jesûs okulunda okudu.

Kolombiya’nın başkenti Bogota‘daki Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde (Universidad Nacional de Colombia) kendi imkanlarıyla sürdürmeye çalıştığı hukuk ve gazetecilik eğitimini yazarlık kariyeri için yarıda bıraktı. 1940’lı yıllardan başlayarak uzun yıllar gazetecilik yaptı. Bu deneyimi sayesinde romanlarındaki büyülü gerçekçiliği, tuzağa düşmeden, ayaklarını yere sağlamca basarak işleyebildi. Genç yaşından itibaren hiç çekinmeden dış politika ve Kolombiya'yı eleştirdi. Politik görüşlerinden dolayı uzun yıllar Meksika ve İspanya'da sürgün yaşadı. Öykü yazmaya ise 1940 yılının sonlarında başladı. Yayınlanan ilk önemli eseri, "Yaprak Fırtınası (La hojarasca)"dır.

1952 yılında ise El Espectador gazetesinde çalışmaya başladı ve bu gazetenin görevlisi olarak Roma, Cenevre, Paris, New York, Barcelona ve Meksika'da bulundu. 1958 senesinde Mercedes Barcha ile evlendi; bu evlilikten Rodrigo García ve Gonzalo isimli iki çocuğu oldu.

Yazar, 1961 yılında yayınlanan “Albaya Mektup Yazan Kimse Yok” adlı romanını, 1962’de “Hanım Ana’nın Cenaze Töreni” romanını yazmıştır. Tanınmış en büyük romanı olan “Yüzyıllık Yalnızlık (Cien años de soledad)” kitabını 1967 yılında gittiği Meksika’da yazmıştır. Edebiyat dünyasında büyük yankılar uyandıran "Yüzyıllık Yalnızlık"tan sonra çarpıcı bir anlatımla, büyülü gerçekçilikle işlediği pek çok roman yazdı. Yüzyıllık Yalnızlık kitabında bir bölümden etkilenerek yazmış olduğu diğer öykülerini 1972’de “İyi Kalpli Erendina” isimli kitapta toplamıştır.

Yazar daha sonra sırası ile 1972’de “Mavi Bir Köpeğin Gözleri”, 1975’de “Başkan Babamızın Sonbaharı“, 1981’de “Kırmızı Pazartesi”, 1985’de “Kolera Günlerinde Aşk”, 1989’da “Labirentindeki General” adlı eserlerini yayınladı. Yazarın Türkiye’de yayımlanan diğer kitapları arasında “Bir Kayıp Denizci”, “Sevgiden Öte Sürekli Ölüm”, “Aşk ve Öbür Cinler”, “Şili de Gizlice”, “On İki Gezici Öykü” ve “Bir Kaçırılma Öyküsü” adlı eserleri de vardır. Romanlarının korsan basımlarının yüz binleri bulması üzerine kitaplarının, anayurdu Kolombiya'da yayınlanmasını yasaklattı.

Roman, hikaye ve oyun türlerinde eserler veren yazar, 1972'de Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü'ne, 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü‘ne layık görülmüştür. Edebiyatta “Büyülü Gerçekçilik” akımının öncülerinden sayılır. Latin Amerika'yı kendi ilkel güzelliği ve el değmemişliği içinde tanıtırken düş ile belleği, olayların akışını gösterişsiz, ama şaşırtıcı bir üslupla birbirine karıştırır. Tarihsel doğruluğa ve gerçekliğe bağlı kalmaya da özen gösterir.

Gabriel García Márquez, 17 Nisan 2014 günü Meksika'daki evinde 87 yaşında hayatını kaybetti. Ölümünden sonra, Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos onu "bugüne kadar yaşamış en büyük Kolombiyalı" olarak lanse etmiştir. Edebiyat otoritelerince de 20. yüzyılın en önemli yazarlarından birisi olarak nitelendirilir.

George Orwell

George Orwell, İngiliz edebiyatının en önemli isimlerindendir. Asıl ismi; Eric Arthur Blair'dir. 1903 yılında Hindistan’da doğdu. 1950'de Londra’da yaşamını yitirdi. Babası Hindistan'da görevli bir İngiliz, annesi Fransız asıllıdır. Aristokrat bir ortamda büyüdü. İngiltere'ye döndükten sonra 1922'de Eton College'dan mezun oldu. Üniversiteye gitmek yerine aile geleneğini sürdürdü, Birmanya’ya giderek İmparatorluk Polis Teşkilatı’na girdi. Aslında edebiyatla ilgilenmek istiyordu. İngilizlerin Birmanyalılara yaptığı baskıları görünce 1928’de polislikten istifa etti ve anılarını 1933'te yayınlanan "Burmese Days" (Burma Günleri) isimli kitabında topladı. Aynı yıl yazdığı "Down and Out in Paris and London" adlı kitabında Paris ve Londra’da geçen günlerini anlattı. 1930'larda kendisini sosyalist olarak tanımladı. Ama gazete muhabiri olarak izlemeye başladığı İspanya İç Savaşı'nda Cumhuriyetçi milislere katıldı. Teğmen rütbesine kadar yükseldi ve bir çatışmada ağır yaralandı. 1937'de komünistlere karşı savaştı. Hayatını tehlikeye attığını düşünerek bu ülkeden ayrıldı. Bu dönem izlenimlerini, 1938'de yayınlanan "Katalonya’ya Selam" adlı kitabında aktardı. İsyanya deneyiminden sonra tutucu bir görüş benimsedi. BBC'nin Hindistan yayınları bölümünün başına getirildi. 1943'te Tribune gazetesinde edebiyat sayfasını yönetmeye başladı. 1944'te en önemli eseri olan ve Rus devrimiyle Stalin'in devrime ihanetini konu alan "siyasal fabl"ı "Hayvanlar Çiftliği"ni yazdı. Eserde, bir çiftlikte yaşayan bir grup hayvan, kendilerini sömüren insanları yönetimden devirip eşitlikçi bir toplum kurar. Ama zamanla aralarındaki zeki ve iktidar düşkünü domuzlar, devrimi yolundan saptırıp insanlardan daha baskıcı ve acımasız diktatörlere dönüşür. Önce bastıracak yayıncı bulamadığı bu kitap, 1945'te yayınlandığında Orwell'e büyük ün ve para kazandırdı. 1949 yılında yayınlanan "1984" adlı romanı da büyük başarı kazandı. Bu romanda olaylar, dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter devletin egemenliğinde olduğu bir gelecekte geçer. Orwell, bu eserle dünyayı, herşeyin tümüyle devletlerin kontrolünde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı uyarır. Birçok kişiyi derinden etkileyen bu kitap, "Hayvanlar Çiftliği" gibi 1984'te sinemaya uyarlandı. Bu kitabı yazarken verem tedavisi gören Orwell, Londra'daki bir hastanede yaşamını yitirdi.

Halit Ertuğrul

Eğitimci-yazar Dr.Halit Ertuğrul, Adıyaman’ın Besni ilçesinin Şambayat Nahiyesinde dünyaya geldi. İlkokulu doğduğu yerde, Ortaokul ve Öğretmen okulunu da Kırşehir’de okudu.
Niğde Eğitim Enstitüsü ve Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümünü bitirdi. Cumhuriyet Üniversitesi, Kamu Yönetimi, Yönetim Bilimleri Bölümü’nde yüksek lisans; Sakarya Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü’nde de doktora yaptı. Çalışmalarını aile ve gençlik problemleri konusunda yoğunlaştırdı.
Yurdun çeşitli yerlerinde ilkokul öğretmenliği, okul müdürlüğü, Millî Eğitim Şube Müdürlüğü ve Millî Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundu.
Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilâtına geçerek, Kurul Uzmanı ve Bakan Danışmanı olarak çalıştı.
Akademik çalışmalarını tamamlayan Dr.Halit Ertuğrul, çeşitli üniversitelerde yöneticilik ve öğretim üyeliği yaptı.
Ayrıca yurtiçi ve yurtdışında çeşitli bilimsel ve kültürel faaliyetlere katıldı. Meslek hayatı boyunca, eğitim ve kültür alanında elliden fazla kitapları ve çok sayıda da makale ve yazıları yayınlandı.
Kitapları çok sayıda ödül aldı ve çeşitli dillere çevrildi.
Ayrıca, kitaplarının bazıları da, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından tavsiye edildi.
Yayınlanan kitaplarından Kendini Arayan Adam, Düzceli Mehmet, Aysel ve Ateşte Yeşerdim gibi bir çok eserleri baskı rekorları kırdı. Bundan dolayı da yılın yazarı seçildi.
Bugüne kadar yaptığı çalışmalardan dolayı, çok sayıda ödül alan Dr.Halit Ertuğrul, ayrıca yılın öğretmeni de seçildi.
Eğitimci-yazar Dr.Halit Ertuğrul, evli ve iki çocuk babasıdır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.halitertugrul.com/
 
Irvin D. Yalom

Irvin D. Yalom, 13 Haziran 1931 tarihinde doğan Rus kökenli Yahudi asıllı ABD'li psikiyatrist, varoluşçu, psikoterapist, yazar ve eğitimcidir.

Birçok popüler esere imza atmış olan Yalom ünlü bir psikoterapisttir. En popüler eseri Nietzche Ağladığında'dır (When Nietzsche Wept).

Irvin D. Yalom, 1931 yılında Washington’da doğdu. Ailesi Polonya sınırına yakın bir Rus köyünden göç etmişti. Ailesinin ekonomik durumu pek iyi değildi ve dini bir eğitim dışında eğitim görmemişlerdi. Oturdukları ev babasının işlettiği bakkal dükkânının üstünde siyah ve fakir ailelerin yaşadığı bir semtteydi. Zor geçen çocukluk yıllarında Yalom en büyük tutkusunun okumak olduğunu söylüyor. Şehir kütüphanesinden haftada iki gün zorlu bir bisiklet yolculuğu yaparak stokladığı kitapları okumak bütün haftasını alıyordu. Özel bir kitap seçimi yoktu o sıralarda ve kütüphane raflarının A ile başlayan (John Adams) kısmından Z ile biten (Zoroaster) kısmına kadar sırayla bütün kitapları okumuştu. Okuma merakı onda hayatta yapılabilecek en önemli şeyin kitap yazmak olduğu inancını geliştirmişti. Tıp fakültesine girdiğinde aklında Tolstoy ve Dostoyevski’ye yakın olabileceği psikiyatri mesleği vardı. Psikiyatride aradığı şeyi sonunda buldu. Psikoterapi de hastaların hemen hepsi kendi öykülerinin yazarıydılar ve hastayla birlikte bu öyküde ilk bakışta göze çarpmayan kimi gizemli bölgeleri aydınlatarak öyküyü bütünlüğe kavuşturma işi Yalom’un heveslerine çok uygundu.

İlk kitabı “Grup Terapisinin Teori ve Pratiği” oldu. Grup terapisi yapan terapistlere rehber niteliğindeki kitap çok tutuldu. Daha sonra yazdığı kitaplar psikiyatri profesyonellerine olduğu kadar meraklı okuyuculara da hitap ediyordu. "Aşkın Celladı” ve “Annem ve Hayatın Anlamı” isimli terapi öyküleri, “Nietzsche Ağladığında”, “Divan” ve “Schopenhauer Tedavisi” isimli romanlar çok okunan kitaplar oldu. Yalom bahsi geçen kitaplarda pedagojik amaç gözettiğini, roman ve hikâyelerini hem edebi hem öğretici amaçlarla yazdığını söylüyor.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin psikiyatri bölümünde profesör ünvanı ile çalışmalarını sürdüren Yalom, karşılaştırmalı edebiyat profesörü olan Marlyn Yalom ile evlidir ve çiftin dört çocuğu bulunmaktadır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.yalom.com/

Khaled Hosseini

Halit Hüseyni (Khaled Hosseini), 4 Mart 1965'te Afganistan'ın başkenti ve aynı zamanda en büyük şehri olan Kâbil'de doğmuş Tacik asıllı romancı ve doktor. Şu anda ABD vatandaşı olup Alevilik mezhebine mensuptur.

Babası, Afganistan Dış İşleri Bakanlığı'nda çalışmıştır. 1970 yılında baba Hüseyni, Afganistan Elçiliğindeki görevi dolayısıyla ailesiyle birlikte İran'ın başkenti Tahran'a yerleşmiştir. 1973 yılında Hüseyni ailesi, Halit'in erkek kardeşinin doğacak olması sebebiyle Kâbil'e geri dönmüştür. Ailenin Afganistan'a dönmesinden birkaç ay sonra da kırk yıllık Afgan lider Zahir Şah, kuzeni Davut Han tarafından düşürülmüştür.

1976 yılında Hüseyni'nin babası Paris'te kendine bir iş bulmuştur ve bütün ailesini bu şehre taşımıştır. Hüseyni Ailesi'nin Kâbil yerine Paris'i tercih etmesinin sebebi, Afganistan'ın o dönemlerde içinde bulunduğu komünist baskıdır. Bu sebepten dolayı, Hüseyniler, 1980 yılında ABD'den siyasi sığınma hakkı kazanmış ve San Jose, Kaliforniya'ya yerleşmişlerdir.

Hüseyni, 1984 yılında Independence High School Lisesi'ni bitirdikten sonra Santa Clara Üniversitesi Biyoloji bölümüne kabul olmuştur. 1988 yılında mezun olan Hüseyni, ertesi sene Kaliforniya Üniversitesi'nin Tıp bölümüne girmiştir. 1993 yılında cerrah olan Hüseyni, dahili cerrahideki ihtisasını 1996 yılında Los Angeles'taki Cedars-Sinai Medical Center'da tamamlamıştır. Hüseyni doktorluk mesleğine ilk kitabı Uçurtma Avcısı'nı yazdıktan sonra bir buçuk yıl kadar daha devam etmiştir ve 2004 yılında mesleğinden ayrılmıştır.

Hüseyni şu anda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nde iyi niyet elçisi olarak mültecilere yardım etmektedir. Hüseyni, Kuzey Kaliforniya'da İran asıllı Amerikan eşi Roya ve iki çocuğuyla hayatına devam etmektedir.

İlk romanı Uçurtma Avcısı, 2003 yılında yayımlanmış olup pek çok ülkede en çok satanlar listesine girmiştir. İkinci romanı Bin Muhteşem Güneş ise, 22 Mayıs 2007 tarihinde satılmaya başlanmıştır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.khaledhosseini.com/

Nazlı Eray

Nazlı Eray, 1945 yılında Ankara'da doğdu. 1959'da henüz ortaokuldayken kaleme aldığı öyküsü 'Mösyö Hristo' ile edebiyat dünyasına adım attı. Gerçeküstücülük akımının niteliklerini taşıyan bu öykü çeşitli dünya antolojilerinde yer almaktadır.

İngiliz Kız Ortaokulu, İstanbul Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Hukuk Fakültesi'ni bitirmeden ayrıldı. Ankara'ya dönerek 1965 - 1968 yılları arasında T.C. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı. Evlendi, ikiz kızları doğunca fiilen çalışma hayatına son verdi ve asıl içinde akan nehre -yani yazmaya- yöneldi.

1975'de ilk kitabı 'Ah Bayım Ah' çıktı. Bir ara Iowa Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak bulundu ve özgün tarzı nedeniyle bu üniversitede 1977 yılında bir sömestre 'Yaratıcı Edebiyat' dersi verdi. 1986'da Almanya'da öykülerinden bir seçki yayımlandı. Öyküleri, oyunları ve romanları İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Çekçe, Urduca, İsveçce, Hintçe ve Arapça'ya çevrildi. Öykülerinin bir bölümünün yer aldığı Yoldan Geçen Öyküler adlı eserindeki 'Karanfil Gece Kursu' öyküsüyle 1988 Haldun Taner Öykü Ödülü'nü; Aşkı Giyinen Adam adlı romanıyla, 2002 Yunus Nadi Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Kariyerinin ileriki dönemlerinde roman türüne ağırlık vermiştir.

Nazlı Eray, Büyülü Gerçekçilik akımının Türk Edebiyatı'ndaki temsilcilerindendir.

2006 yılında 'Orphée' adlı romanı ABD'de İngilizce olarak basıldı. Aynı eser, 2008 yılında Farklı Rüyalar Sokağı ile birlikte Kore diline çevrildi. Aynı yıl İmparator Çay Bahçesi'nin İngilizce'ye çevirisi yapılmıştır. Birçok eseri, kısa film ve TV dizisine uyarlandı. Monte Kristo ve Rüya Sokağı Öyküleri, İtalyan yönetmen Angelo Savelli tarafından oyunlaştırıldı. Çeşitli eserleri ülkemizde ve dünyada seyirciyle buluşmakta ve antolojilerde yer almaktadır. Kitapları üzerine doçentlik ve doktora tezleri hazırlanmış ve hazırlanmaktadır.

Nazlı Eray, Edebiyatçılar Derneği'nin kurucusudur. Türkiye Yazarlar Sendikası Üyesi, Iowa Üniversitesi Onursal Üyesi ve ABD Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) Üyesi'dir. Varlık, Türk Dili, Oluşum, Yazko Edebiyat, Denemeç ve Gösteri gibi dergilerde öyküleri yayımlandı. Güneş, Cumhuriyet, Radikal ve Akşam gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Yazar, İngilizce ve Fransızca bilmektedir ve öyküleri ülkemizde ilköğretim ders kitaplarında yer almaktadır.

Ayrıca; Cumhuriyet Halk Partisi, parti meclisi üyeliğinde bulunmuş olan Nazlı Eray, yaşamının bir bölümünde de aktif politikanın içinde yer almıştır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.nazlieray.net/


Necati Cumalı

Necati Cumalı edebiyata yalın şiirlerle ve güçlü Sabahattin Ali etkileri taşıyan hikâyelerle girmiş, giderek özgün bir soluk oluşturmuş olan usta bir Türk edebiyatçısıdır.

1921 yılında bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Florina'da -o dönemin Rumeli Vilayet-i Celilesine(Manastır'a) bağlı ve Cuma beyleriyle meşhur olan Cuma kazasında- doğmuş, ailesi 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi kapsamında Türkiye'ye göç ederek İzmir'in Urla ilçesine yerleşmiştir. Ortaöğrenimini 1938'de İzmir Atatürk Lisesi'nde, yüksek öğrenimini ise 1941'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamlamıştır. Ankara'da 1941-1942 yılları arasında Toprak Mahsulleri Ofisi'nde, 1945 yılında da Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nde çalışmıştır. Askerlik sonrası, 1945-1957 yılları boyunca Urla ve İzmir'de avukatlık ve memurluk yapmıştır. 1957-1959 yıllarında Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Ataşeliği'nde çalışmıştır. 1959 - 1963 yıllarında İstanbul Radyosu'nda redaktörlük yapan Cumalı, sonraki yıllarda yaşamını roman ve oyun yazarlığı ile sürdürdü. 10 Ocak 2001 tarihinde yakalandığı karaciğer kanserinden kurtulamayarak İstanbul'da hayata veda etti.

1940'lardan itibaren Varlık, Servet-i Fünun-Uyanış, Yeni İnsanlık gibi dergilerde şiirler yayımlamıştır. İlk kitabı "Kızılçullu Yolu" 1943 tarihlidir. İkinci kitabı askerliği esnasında terhisine yakın geçirdiği "zehirli sıtma" hastalığı yüzünden gönderildiği hava değişikliğinde yazılmış olan 1945 tarihli "Harbe Gidenin Şarkıları"dır. 1945 yılından itibaren şiir, öykü, roman ve tiyatro türlerinin hepsinde birden ürün veren Necati Cumalı, zaman zaman deneme alanına da el atmıştır.


Orhan Kemal

Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal, 15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Babası, 1920-1923 döneminde birinci B.M.M.’de milletvekilliği, 3 Mayıs 1920’de Vekiller Heyeti’nde Adliye Bakanlığı yapan ve 26 Eylül 1930’da Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kuran Abdülkadir Kemali Bey, annesi ise ortaokul mezunu aydın bir kadın olan Azime Hanım’dır. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkası'nı kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Suriye'de bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Bir yıl sonra tek başına Türkiye'ye dönerek Adana'da çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yaptı. Bu yıllardaki birikimleri, ilerde romanlarına hayat vermiştir. 1937'de çırçır fabrikasında (Milli Mensucat) bir işçi olan Nuriye ile evlendi. Bir yıl sonra 1938'de ilk çocuğu Yıldız doğdu. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. Nazım Hikmet'in toplumcu görüşlerinden etkilendi; kendisinden Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri aldı. Orhan Kemal'i şiir yerine roman ve öykü yazmaya teşvik eden de Nazım Hikmet oldu.

26 Eylül 1943’te tahliye olunca Adana’ya döndü. Karataş’ta toprak taşıma işinde bir ay amelelik yaptı. 14 Nisan 1944’te Devlet Demiryolları’nda “muvakkat hamal”olarak çalıştı. İlk öykülerini Gavat Orhan takma adıyla yayımladı. İlk kez 1943'te İkdam Gazetesi'nde "Asma Çubuğu" öyküsünde Orhan Kemal adını kullandı. Aynı yılın haziranın da Güzel İzmir Nakliyat Ambarı’nda iş buldu. Bir süre sonra bu işten de çıkarıldı. 1944'te doğan oğluna Nazım adını verdi.

1945 yılı yazında Kilis’e giderek, kalan 35 günlük askerlik görevini tamamladı. Çorum’a sürgüne gönderildi. Babasının, dönemin başbakanı Recep Peker’e telgraf çekmesi üzerine, 26 Ekim 1946’da bırakıldı. Adana’ya dönünce sebze nakliyeciliği, Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. Bir süre sonra işsiz kaldı. 1949'da üçüncü çocuğu Kemali'nin doğumundan sonra, 17 Nisan 1950’de ailece İstanbul’a yerleşti. İstanbul’da geçimini yazarlıkla sağladı. Kitap ve makale yazarak geçindi. 1957'de dördüncü çocuğu Işık doğdu. 1958'de Sait Faik Hikaye Armağanı'nı Kardeş Payı adlı öyküsü ile aldı.

7 Mart 1966'da "hücre çalışması ve komünizm propagandası" yaptıkları gerekçesi ile iki arkadaşı ile birlikte tutuklandı. Sultanahmet Cezaevi’ne gönderildi. "Suç teşkil eden bir cihet bulunmadığı" yolundaki bilirkişi raporu üzerine bir ay sonra serbest bırakıldı. 17 Temmuz 1968’de bu davadan beraat etti. 1967'de 72. Koğuş oyunu ile Ankara Sanatseverler Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçildi. 1969'da Türk Dil Kurumu Ödülü'nü ve Sait Faik Hikaye Armağanı'nı Önce Ekmek adlı kitabı ile aldı. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Soyfa'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Anısını yaşatmak için İstanbul'da Orhan Kemal Müzesi açıldı. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.

Orhan Kemal, yoksul kesimin, işçilerin, öğrencilerin, "sokaktaki adamın" yaşamını anlatan öykü ve romanlar yazmış ve insan-toplum ilişkilerini gerçekçi bir dille yansıtmıştır. 27 roman, 19 öykü kitabı ile anı, inceleme, oyun, röportaj türünde kitaplar bırakmıştır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://orhankemal.org/


Peyami Safa


Peyami Safa, 1899 yılında İstanbul'da doğdu. Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa’nın oğludur. Sivas’a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden “Yetim-i Safa” adıyla anılmıştır. Babasız büyümenin acılarının yanısıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşamıştır. Sonradan bu günlerini ünlü Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanında dile getirmiştir. Ayrıca Fatih-Harbiye gibi diğer romanlarında da kendi hastalığının buhranını yansıttığı karakterlere rastlanır.

Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiş, o sıralar Maarif Nazırı olan Recaizade Mahmut Ekrem Bey, bu görevinden ayrılınca onu Galatasaray Lisesi’nde okutma vaadini yerine getirememiş, Peyami Safa da hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi’ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır. Keaton Matbaası’nda bir süre çalışan Peyami Safa, açılan sınavı kazanarak Posta-Telgraf Nezareti’ne girmiş, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar orada çalışmıştır. Daha sonra Boğaziçi’ndeki Rehber-i İttihat Mektebi’nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızca’sını ilerletmiştir.

Yıl 1918'e geldiğinde ağabeyi İlhami Safa’nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları “20. Asır” adlı akşam gazetesinde “Asrın Hikâyeleri” başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine annesi Server Bedia Hanım'ın adından uyarladığı Server Bedi takma adını kullanarak hikayeler yazmaya başlamıştır. Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazmıştır. Peyami Safa, daha sonra 1921′de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr’a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanısıra, roman da tefrika etmiştir.

1960′lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs 1960 Darbesinden sonra 1961 yılında Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır. Aynı yıl Erzurum’da yedek subaylığını yapmakta olan tek oğlunun ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra, 15 Haziran 1961 tarihinde İstanbul’da beyin kanaması geçirerek ölmüştür. Edirnekapı Şehitliği'nde gömülüdür.

Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı, Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazmıştır. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul ve Aziz Nesin'le polemiğe girişmiştir.

Fıkra ve makalelerinde mantık ve inandırıcılığı ön plana çıkaran Peyami Safa, romanlarında ise olaydan çok tahlile önem verdi. Mahşer, Şimşek, Fatih-Harbiye ve Biz İnsanlar adlı romanlarında Doğu-Batı sorununu ve halkın yaşadığı çelişkileri somutlaştırarak kaleme aldı.

Reşat Nuri Güntekin

Reşat Nuri Güntekin, 25 Kasım 1889 tarihinde İstanbul'da doğdu. Öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Güntekin, ilköğrenimine Çanakkale'de başlamıştır. Daha sonra İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim görüp sınavla girdiği Darülfünun Edebiyat Şubesi (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi)'ni 1912'de bitirdi. 1913 yılında Bursa’da başladığı öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti. Güntekin, 1927'ye kadar Fransızca ve Türkçe öğretmenlikleri ve müdürlük görevlerini üstlenmiştir. Daha sonra, Maarif müfettişi (Milli Eğitim müfettişi) oldu ve bu arada Dil Heyetiyle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı ve Paris Kültür Ateşesi olarak UNESCO Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı ve emekli oldu. Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları edebi heyeti üyeliği yapmıştır.

Edebi yaşamına bakarsak, yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında, 1917'de başlayan, ilk eseri olan Eski Ahbap (uzun hikaye) da 1917’de basılan Reşat Nuri, 1918’ de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu. Çalıkuşu’nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı. Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu’nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride’ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi. Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı. Reşat Nuri’ nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür. Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da ekledi. Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı. Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar.

Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek 7 Aralık 1956 tarihinde öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.


Sabahattin Ali

Sabahattin Ali, Gümülcine’nin (Yunanistan) Eğridere köyünde doğdu. 1927 yılında İstanbul Muallim Mektebini (Öğretmen Okulu) bitirdikten sonra 1 yıl kadar Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yaptı. Daha sonra Maarif Vekaletinin (Eğitim Bakanlığı) açtığı sınavı kazanarak Almanya’ya gitti. Postdam’da 2 yıl kadar eğitim gördükten sonra yeniden Türkiye’ye döndü. Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı. Aydın ve sonra da Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.

Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, ilk şiirleri, 1925 yılında Balıkesir’deki Çağlayan dergisinde çıktı. Sonra yıllarda ise Yedi Meşale, Resimli Ay, Varlık gibi dönemin ünlü dergilerinde şiir ve öyküleri yayınlanmıştır. Özellikle toplumsal gerçekçi öyküleriyle tanınan Sabahattin Ali, değişik tarzlarda şiir örnekleri verdi.
Roman ve öykülerindeki Türkiye insanına yaklaşımı edebiyata yeni bir boyut getirdi.
Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyunda tefrika etmiş, ancak bu türü de bir daha denememiştir.

Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış, 1932 yılında Konya’da, sonra da Sinop Cezaevinde yatmıştır. Özellikle »Hapishane Şarkıları« olarak bilinen şiirler de bu dönemin ürünlerindir. Cumhuriyetin 10. yılı nedeniyle çıkarılan aftan yararlanarak cezasının bitimine birkaç ay kala tahliye edildi. Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır.

Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır. Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır. Ancak, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmıştır.

Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak dergi veya gazete bulamamıştır. Sürekli izlenmesi nedeniyle kamyonculuk yapmaya başlamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş, kaçarken öldürülmüştür. Ölümüne ilişkin çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılara göre para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve CHP üyesi ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır. Sabahattin Ali'nin mezarının nerede olduğu ise bilinmemektedir. Öldürüldüğü yere gömülmüş, altı ay sonra cesedi çıkarılıp teşhis edildikten sonra bilinmeyen bir yere defnedilmiştir.

Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlanmış, 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.


Stefan Zweig

Stefan Zweig, 28 Kasım 1881 tarihinde Avusturya, Viyana'da dünyaya gelmiştir. Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı; İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal’ın ve Rainer Maria Rilke’nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901’den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire’in şiirlerini Almancaya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan’ı gezdi, bunu, 1911’deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko’yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika’ya Émile Verhaeren’in yanına gitti. 

I. Dünya Savaşı’nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana’da savaş karargâhında “Savaş Arşivi”nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya’ya dönerek Salzburg’a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg’da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg’in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig’ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg’da geçirdiği yıllardır Zweig’ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg’da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hoffmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig’in konuğu oldu.

Salzburg’da geçen yıllarında Zweig, Avrupa’nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927’de Almanya’nın Münih şehrinde “Duygu Karmaşası”, “Yıldızın Parladığı Anlar” ve “Tarihsel Baş Minyatür” adlı kitapları yayımlandı, yine 1927’nin 20 Şubat tarihinde “Rilke’ye Veda” başlıklı konuşmasını yaptı. 1928’de Leo Tolstoy’un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları’na katılmak üzere, Sovyetler Birliği’ne gitti.

1933’de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig’ın eserleri de yer alıyordu. 1934’te Gestapo’nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere’ye, Londra’ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissetmedi.

Zweig, 1937’de ilk karısı Frederike’den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz’e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich’ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939’da “Kalbin Sabırsızlığı” adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940’ta İngiliz vatandaşlığına geçti, II. Dünya Savaşı sırasında New York’a, Arjantin’e, Paraguay’a ve Brezilya’ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya’ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü “Bir Satranç Öyküsü”nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941’de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve “Dünün Dünyası – Avrupa Anıları” adlı otobiyografisini kaleme aldı. “Dünün Dünyası” kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.

Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942’de Rio de Janeiro’da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in yarattığı kaosu ve faşist dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu. Stefan Zweig, ölmeden önce yazdığı mektupta, arkadaşlarına, “Sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna gücüm kalmadı...” diyerek veda etmiştir.

Bir aydın olarak anılan ve savaş karşıtlığı ile bilinen Stefan Zweig, Nazilerin insanlık için yarattığı tehlikeyi, “Çok büyük bir felakete sürüklendiğimizin farkında olduğunuzu sanıyorum. Edebiyat yaşamımız yok olacak...” sözleri ile dile getirmiştir. Kitapların yakıldığı, imha edildiği bir dönemde bile yazma işini bırakmayan Zweig, yaşamı boyunca oldukça fazla eser kaleme almıştır. Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler de yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.stefanzweig.de/


Tess Gerritsen

Dr. Tess Gerritsen, 1953 San Diego, Kaliforniya doğumlu doktor ve yazardır.

Stanford Üniversitesi'nde antropoloji konusunda lisans yaptı, Kaliforniya Üniversitesi’nden de tıp diploması aldı. Stajını Hawaii’de tamamladıktan sonra, doğum iznine ayrıldığı sırada ilk romanı Geceyarısından Sonra Gelen Telefon'u yazdı. Romantik gerilim olarak tanımlanan bu kitabı aynı türde sekiz roman daha izledi. New York Times'ın en çok satan kitap olarak tanıttığı Hasat ile tıbbî gerilim romanları yazmaya başladı. Ondan sonra yazdığı her tıbbî gerilim romanı da çok satanlar listesinin müdavimleri arasında yerini aldı. Life Support, Bloodstream (Kan Gölü), Gravity, Çırak ve Cerrah bunlar arasında yer almaktadır. Tess Gerritsen yazmaya odaklanmak için dahiliye uzmanı olarak sürdürdüğü başarılı hekimlik kariyerini bıraktı. New York Times'ın en çok satanlar listesinde birinci sırada yer bulmuş ilk tıbbi gerilim romanı Harvest'le (Hasat) dünya çapında başarı kazandı. Yazar Maine'da yaşamaktadır.

Yazarın Resmî İnternet Sitesi: http://www.tessgerritsen.com/


Yannis Kordatos

Yannis Kordatos, 19. yy.'ın başlarında yaşamış Yunan tarihçidir. En mühim eseri; "τα τελευταια χρονια της βυζαντινης αυτοκρατοριας [Ta Teleutaia Chronia Tis Byzantinis Autokratorias]" olup, bu eser Türkçe'ye "Bizans'ın Son Günleri" diye çevrilmiştir.