Hanımın Çiftliği - Orhan Kemal

Kitabın Künyesi

Yazarı: Orhan Kemal
Sayfa Sayısı: 358
Tür: Türk Edebiyatı

Yayınevi: Everest Yayınları
ISBN: 978-975-289-477-8
Baskı Tarihi: Ekim 2009

Özgün Dili: Türkçe
Fikrim: Hanımın Çiftliği üçlemesinin ikinci kitabı olan Hanımın Çiftliği'ni kesinlikle tavsiye ediyorum.

Arka Kapak - Tanıtım Yazısı


Büyük romancımız Orhan Kemal'in televizyon dizisi olarak da yoğun bir ilgi uyandıran üçlemesi Hanımın Çiftliği'nin ikinci kitabı olan Hanımın Çiftliği, edebiyat tarihimizin en sevilen romanlarından biri.

60'lı yıların sınıfsal çelişkilerinin yetkin bir biçimde ele alındığı bu roman,paranın el değiştirme sürecinde yaşanan sancıları dile getiriyor. İnsanın en soylu duygularından biri olan aşkın soysuzlaştırdığı bir dünyayı anlatan Hanımın Çiftliği, her şeye karşın insanın insanlığına inanan, umut ve aydınlıktan vazgeçmeyen bir yazarın görüşlerini dile getiriyor.

Hanımın Çiftliği, büyük yazar Orhan Kemal'in ustalığının doruklarına ulaştığı bir roman.

Eleştiri Yazısı

Eserdeki konu; Vukuat Var'da biten basit aşk hikayesinin devamı. Fakir bir ırgatken büyük bir çiftliğin hanım ağalığına yükselen Güllü’nün maceraları. Ancak bu roman, Adana, çiftlik, ağa, yanaşma, maraba, burjuva, köylü ve daha birçok şeyin can bulduğu romandır. Türk edebiyatının yapıtaşlarındandır. Topraksız köylüler, başlık parası, aşk... Roman bu gibi pek çok konuya değinir. Pek çok çatışmaya ev sahipliği yapar. Ancak tek bir temel çatışma vardır. Köylü ve ağalar arasındaki kulluk-efendilik çatışmasıdır.

Güllü tökezleyen bir karakter. Romanı okurken, önceleri küçük olup da sonradan kendiliğinden büyüyen hırslarınına yenik düşen Güllü'ye acısak mı kızsak mı bilemiyoruz. Muzaffer Bey ise kadınları sadece birer tutku ve eğlence aracı olarak görür. İşçiye acımaz. Aylık almışlar mı almamışlar mı önemli değildir. Zaten bu yüzden okuyucu Hanımın Çiftliği'nden Kaçak'a geçiş sırasında acımaz ne Muzaffer Bey'e ne de Güllü'ye.

Her yazarın beslendiği bir coğrafya ve toplumsal gerçeklik mutlaka vardır. Hangi estetik gelenek ve etkinlik içerisinde bulunursa bulunsun, yazarın kendi gerçekliğiyle olan teması ya da onu dönüştürerek anlatma ve yansıtma biçiminin ele alınması, sözü edilen toplumsala ait birtakım ipuçları da barındırır. Özellikle Orhan Kemal kendi coğrafyası olan Çukurova'dan çok şeyler almış, eserlerine de bunlardan çok önemli şeyler katmıştır. Dönem özellikleri, toplum yaşantısı, yazarın özyaşam öyküsü, toprak ilişkileri, değişen ekonomik-tolumsal işleyiş, politik gelişmeler, köy hayatı ve dönemsel siyasi ve sosyal çatışmalar, Orhan Kemal'in romanında çokça yer alır. Özellikle de Orhan Kemal’in Çukurova’daki toplumsal ilişkileri anlattığı üçlemesinin de böyle bilgiler çıkarmak için zengin karakter ve olaylar barındırdığı söylenebilir.

Bir internet sitesinde Orhan Kemal'in Çukurova'yı anlatışındaki ustalık şöyle belirtilmiş: "Türk Edebiyatında, Çukurova pek çok yazar tarafından işlendi. Ama Orhan Kemal’in anlattığı Çukurova, sadece geleneksel tarım işçiliği ve büyük toprak sahipliğiyle sınırlı değildir. Ve Çukurova’daki köyün romanı da değildir. Onun anlattığı makineleşme/modernleşme çabalarına paralel, bütün geleneksel ilişkilerin ve egemen yapıların çözülmesi ve dönüşmesidir. Köylülerin bir şekilde tarımdaki geleneksel sömürüyle birlikte, tarıma dayanan sanayide de aynı ilişkilerin ağına düşmesidir; fakat fark, bireyleşmenin nitelikli işgücüyle başlaması ve giderek oluşmaya başlayan bir bilincin akışıdır. Sadece erkeklerin değil, daha güçlü ve acımasız biçimde kadınların ve çocukların sanayide ucuz işgücü olarak kullanılmasının da başlangıcını oluşturur. Süreç, toplumsal değişmelerin diyalektik zorunlu sonucu olarak kendi koşullarıyla biçimlenen bir birey olma ve yarı-bilincin de ortaya çıkması sürecidir."

Bu roman, teneke mahallesi ile ağanın çiftliği arasındaki farkı koymada son derece önemlidir. 'Vukuat Var' romanı, Hanımın Çiftliği'nde devam eden Güllü'nün hayatının bir başlangıcı iken, 'Hanımın Çiftliği' romanı, Kaçak'ta devam eden Habip'in öyküsünün bir başlangıcını teşkil eder ve Kaçak'ta zirve yapacak olan dönemin siyasi eleştirisinin bir başlangıcıdır.

İlk romanda acıdığımız Güllü'ye romanın sonlarında nefrete yakın bir duygu hissediyoruz. Çaresizlik yüzünden çiftliğe gitmeyi kabul eden Güllü'nün hırslarına yenilip Serap olma öyküsüdür aslında bu roman. Onu sürekli döven babasıyla babasının arkadaşı ve akıl hocası Berber Reşit'ten bir nevi intikam alma isteğiydi onu buna yönelten. Ama romanın sonunda yaşanılanlar kötülerin cezalandırılması olarak da nitelendirilebilir.

Orhan Kemal'in yazılarındaki özelliklerinden biri de şu ki roman akışı içinde birden karakterin duygularını karakterin ağzından anlatmaya geçer. Bu romanda da daha ilk sayfadan bunu hissediyoruz. Muzaffer Ağa'nın metresi Gülizar'ın, Güllü'nün çiftliğe gelmesine içerleyişi etkili bir biçimde anlatılmış.

Bu romanda da işçi-ağa arasındaki ayrım dile getirilmiş ancak bunun yanında dönemin zengin muhitinin sosyal yaşamı, çiftlik atmosferi ile birlikte verilmiş. Vukuat Var'da teneke mahallesinin anlatımı ağır basarken, Hanımın Çiftliği'nde zengin hayatının anlatımı daha ağır basmış.

İnsanların ikiyüzlülüğü de bu kitapta da ele alınan konulardan birisi. Kızını döven Cemşir ile arkadaşı Berber Reşit'in hareketlerinin, Güllü, 'hanım' olunca farklılaşması da gözler önüne serilmek istenmiş.

Son olarak da romandaki dilden bahsetmek istiyorum. Kitapta, Adana şivesiyle, Adana'ya has söz öbekleriyle, yöreye özgü tarım terimleriyle süslenmiş bir konuşma dili kullanılmış, Orhan Kemal'in usta üslubunaysa diyecek yok.

Serinin ikinci kitabını da kesinlikle tavsiye ediyorum. Siyasi, sosyal, ekonomik yapıyı da harmanlayan bu eser, dönemi anlamanız açısından eğlenceli bir kaynak olacak.

0 Response to "Hanımın Çiftliği - Orhan Kemal"